1 Ocak 2018 Pazartesi

DILEMEK

DILEMEK

DİLEK-215

002.020        Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık
verince hareket ederler, karanlık üzerlerine çökünce oldukları
yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi (velevşaaaaellahu),
onların işitme ve görme [kabiliyet]lerini ellerinden alabilirdi:
Çünkü Allah her şeye kâdirdir.
(dilek, isitme, gorme, hersey, kadr)
002.035        Ve (sonra,) "Ey Âdem," dedik: "Sen ve eşin bu bahçeye
yerleşin ve orada dilediğinizden (şi’tumaa) serbestçe yiyin;
ancak bir tek şu ağaca yaklaşmayın ki zalimlerden olmayasınız".
(dilek, yemek, zulm)
002.058        Ve yine [hatırlayın o günleri,] Biz, "Bu beldeye girin ve
yiyeceklerinden dilediğiniz (şi’tum) kadar bol bol yiyin; fakat
kapıdan (tevazu içinde,) boyun eğerek girin ve Günahlarımızın
yükünü üzerimizden kaldır!' deyin ki günahlarınızı
bağışlayayım ve iyilik yapanlara sınırsız mükafat vereyim"
demiştik.
(dilek, yemek)
002.070        Onlar: "Rabbine bizim için dua et de onun nasıl olacağını
bize (daha açık) bildirsin, (çünkü) bize göre tüm sığırlar
birbirlerine benzer; ve sonra, Allah dilerse (inşaaaaellahu) biz
elbette doğru yola yöneliriz!" dediler.
(dilek, hidayet)
002.090        Allah'ın lütfunu dilediği (menyeşaaaau) kuluna
bahşetmesini kıskanarak Allah'ın indirdiği hakikati inkar etmeleri
ve böylece kendilerini kaptırdıkları şu [boş gurur] ne kötü!
Onlar böylece Allah'ın gazabını tekrar tekrar hak ettiler. Ve o
hakikati inkar edenler için hazırlanmış utanç verici bir azap
vardır.
(dilek, fadl, kiskanmak, hakikati)
002.105        Ne önceki vahyin takipçilerinden hakikati inkara yeltenenler,
ne de Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştıranlar, Rabbin
tarafından sana indirilen bir hayrı görmekten hoşlanırlar; ancak
Allah dilediğini (menyeşaaaau) rahmetine ulaştırır; zira Allah,
sınırsız lütuf Sahibidir.
(dilek, rahmet)
002.142        İNSANLAR arasındaki dar kafalı düşüncesizler, "Şimdiye
kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?" diyecekler. De
ki: "Doğu da Batı da Allah'ındır; O, dilediğini (menyeşaaaau)
dosdoğru yola iletir."
(dilek, hidayet, siratil-mustakim)
002.212        Hakikati inkara şartlanmış olanlara [yalnız] bu dünya
hayatı güzel görünür. Bu nedenle, imana ermişlerle alay ederler;
ama Kıyamet Günü Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar
onlardan daha üstün (bir konumda) olacaklardır. Ve Allah,
dilediğine (menyeşaaaau) hesapsız rızık verir.
(dilek, rizik, hesap)
002.213        BÜTÜN İNSANLIK bir zamanlar bir tek ummetti; [sonra ihtilafa
düşmeye başladılar], bunun üzerine Allah, müjdeci ve uyarıcı
olarak peygamberler gönderdi ve onlar aracılığıyla hakikati ortaya
seren vahiy(ler) bahşetti ki bununla insanların farklı görüşler
edinmeye başladıkları her konuda karar verilebilsin.  Buna rağmen,
kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra aralarındaki
kıskançlıktan dolayı onun anlamı hakkında ihtilafa düşenler
bizzat bu [vahy]in tevdî edildiği aynı insanlardı. Ancak Allah,
inananları, kendi iradesiyle, üzerinde ihtilafa düştükleri
hakikate sevk etti; çünkü Allah, dilediğine (menyeşaaaau) hidayet
eder.
(dilek, hidayet)
002.220        bu dünya ve ahiret hakkında. Yetimler[e nasıl
davranılacağı] hakkında sana sorarlar. De ki: "Onların
durumlarını düzeltmek en hayırlı olanıdır." Ve onların
hayatlarını paylaşırsanız [unutmayın ki] onlar sizin
kardeşlerinizdir. Zira Allah, bozgunculuk yapanları, düzeltmeye
çalışanlardan ayırd etmesini bilir. Ve Allah dileseydi
(velevşaaaaellahu), taşıyamayacağınız yükleri omuzlarınıza
yüklerdi: [Ama] unutmayın ki Allah kudret sahibidir, hikmet
sahibidir!
(dilek, tasinamaz yuk)
002.223        Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz
(şi’tum)  şekilde girin, ama önce kendi ruhlarınız için bir
hazırlık yapın. Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve
bilin ki O'na mutlaka kavuşacaksınız. Ve sen de (ey peygamber,)
imana erişenleri müjdele.
(dilek, kadin, nefis)
002.247        Ve onların peygamberi, toplumunun önde gelenlerine, "Bakın,"
dedi, "Allah Tâlût'u size kral olarak tayin etti."Onlar: "Biz
hükümranlığa ondan daha çok layık iken ve ona fazla bir servet de
verilmemişken nasıl bizim üzerimizde hüküm sahibi olabilir?"
dediler. [Peygamber] "Bakın," dedi, "Allah onu sizden daha üstün
kılmış ve ona derin bilgi ve mükemmel bir beden bahşetmiştir. Ve
Allah, hükümranlığı dilediğine (menyeşaaaau) verir: zira Allah
her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir."
(mulk, dilek)
002.251        Bunun üzerine, onları Allah'ın izniyle bozguna uğrattılar,
Davud da Câlût'u öldürdü; Allah ona hükümranlık ve hikmet verdi
ve dilediği (mimmaayaşaaaau) şeyin bilgisini öğretti. Ve eğer
Allah, insanlara kendilerini başkalarına karşı savunma gücü
vermeseydi yeryüzü çürüme ve yozlaşmaya maruz kalırdı: ama
Allah bütün âlemlere karşı sınırsız lütuf sahibidir.
(dilek, mulk, hikmet, ilm)
002.253        Bu elçilerin bazılarına diğerlerinden daha fazla meziyetler
bahşettik: İçlerinden kimi ile Allah [bizzat] konuşmuş, kimini de
daha üst derecelere yükseltmiştir. Biz, Meryem oğlu İsa'ya
hakikatin tüm kanıtlarını bahşettik ve o'nu kutsal ilham ile
destekledik. Ve eğer Allah dileseydi (velevşaaaaellahu), o
[elçiler]den sonra gelenler, kendilerine hakikatin bütün kanıtları
geldikten sonra birbirleriyle çatışmazlardı; ancak [vaki olduğu
üzere] onlar karşıt görüşlere kapıldılar ve bazıları imana
ererken diğerleri hakikati inkara yöneldi. Buna rağmen Allah
dileseydi (velevşaaaaellahu), birbirleriyle çatışmazlardı. Ama
Allah irade ettiğini (maayuriidu) yapar.
(dilek, savas, yapmak, irade)
002.255        ALLAH -O'ndan başka ilah yoktur; Her Zaman Diridir, Bütün
Varlıkların Kendi Kendine Yeterli Yegane Kaynağıdır. Ne uyuklama
tutar O'nu, ne de uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O'nundur.
O'nun izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan kimdir? O,
insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da
bilir; oysa O dilemedikçe (bimaaşaaaae) insanlar O'nun ilminden
hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun sonsuz kudreti
ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup
desteklenmesi O'na ağır gelmez. Gerçekten yüce ve büyük olan
yalnızca O'dur.
(dilek, ilm, sey)
002.261        ALLAH yolunda mallarını harcayanların durumu, kendisinden
yedi başak çıkan ve her başakta yüz tane bulunan bir buğday
tohumuna benzer: Allah dilediğine (limenyeşaaaau) kat kat verir; ve
Allah her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir.
(dilek, vermek)
002.269        Dilediğine (menyeşaaaau) hikmet bağışlar ve her kime
hikmet bağışlanmışsa doğrusu ona en büyük servet verilmiş
demektir. Ama derin kavrayış sahipleri dışında kimse bunu
düşünüp anlayamaz.
(dilek, hikmet, hayir, ulul-elbab)
002.272        [Ey Peygamber,] İnsanları hidayete erdirmek senin işin
değil,  zira ancak Allah, dilediğini (menyeşaaaau) hidayete
erdirir.Ve yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için harcamanız
şartıyla, başkalarına her ne iyilik yaparsanız bu kendi
yararınızadır: Çünkü yapacağınız her iyilik size olduğu gibi
geri dönecek ve size haksızlık yapılmayacaktır.
(dilek, hidayet)
002.284        Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'a aittir. Aklınızdan
geçeni açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onun için hesaba
çekecektir; ve sonra O, dilediğini (limenyeşaaaau) affedecek,
dilediğini (menyeşaaaau) cezalandıracaktır: Zira Allah her şeye
kâdirdir.
(hesaba cekmek, dilek, magfiret, azab)
003.006        Rahimlerde size dilediği (keyfeyeşaaaau) şekli veren O'dur.
O'ndan başka ilah yoktur, O Kudret Sahibi, Hikmet Sahibidir.
(rahim, dilek, sekillendirmek=tasvir)
003.013        Savaşta karşı karşıya gelen iki orduda sizin için bir
işaret vardı: bir ordu Allah için savaşırken diğeri O'nu inkar
ediyordu. [Öncekiler,] kendi gözleriyle diğer tarafı kendilerinin
iki misli (kalabalık) gördüler: Ama Allah, dilediğini
(menyeşaaaau)  yardımıyla güçlendirir. Bakın, bunda görecek
gözleri olan herkes için muhakkak bir ders vardır.
(dilek, yardim,desteklemek)
003.026        DE Kİ: "Ey mutlak egemenlik sahibi Allahım! Sen egemenliği
dilediğine (menteşaaaau) verirsin, dilediğinden (mimmenyeşaaaau)
alırsın; dilediğini (menteşaaaau)  yüceltirsin, dilediğini
(menteşaaaau) alçaltırsın. Bütün iyilikler Senin elindedir.
Doğrusu, Sen istediğini yapmaya kâdirsin".
(mulk, dilek, yuceltmek=izzetli kilmak, alcaltmak=zelil etmek, kadr)
003.027        "Gündüzü kısaltarak geceyi uzatır ve geceyi kısaltarak
gündüzü uzatırsın. Ölüden diri ve diriden ölü çıkarırsın.
Ve dilediğine (menyeşaaaau) her türlü hesabın üstünde rızık
bağışlarsın."
(dilek, rizk, hesap)
003.037        Bunun üzerine Rabbi, kız çocuğunu hoşnutlukla kabul etti,
onu güzelce büyüttü ve Zekeriya'nın himayesine verdi. Zekeriya, ne
zaman onu mâbedde ziyaret ettiyse yanında yiyeceklerle görür ve
sorardı: "Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?" Meryem: "Bunlar
Allah'tandır; Allah, dilediğine (menyeşaaaau) hesapsız rızık
bağışlar!" diye cevap verirdi.
(dilek, rizk, hesap)
003.040        [Zekeriya] şaşkınlıkla: "Ey Rabbim!" dedi, "Yaşlılık
beni yakalamışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum
olabilir?" [Ona]: "Pekala olabilir!" denildi, "Allah dilediğini
(maayeşaaaau) yapar."
(dilek, yapmak=faaliyet)
003.047        Meryem, "Ey Rabbim!" dedi, "Bana hiçbir erkek dokunmadığı
halde nasıl oğul sahibi olabilirim?" [Melek] cevap verdi: "İşte
öyle! Allah dilediğini (maayeşaaaau) yaratır; bir şeyin olmasını
istediğinde sadece Ol!' der -ve o (şey hemen) oluverir.
(halk etmek, dilek,  kada, emr, mekan edin)
003.073        ama sizin inancınıza uymayan hiç kimseye [gerçekten]
inanmayın." De ki: "Tek [gerçek] rehberlik, Allah'ın rehberliğidir;
size verilen [vahy]in benzerinin başka birine de verilmesi şeklinde
ifa edilen [bir rehberlik]" . Yoksa onlar, Rabbiniz'in huzurunda size
muhalefet mi edeceklerdi? De ki: "Lütuf ve ihsan, Allah'ın elindedir;
onu dilediğine (menyeşaaaau) bağışlar:  çünkü Allah (rahmet ve
cömertliğinde) sınırsızdır, her şeyi bilendir,
(dilek, lutuf/ihsan)
003.074        dilediğine (menyeşaaaau) rahmetini bağışlar; ve Allah,
lütfunda sınırsızdır."
(dilek, tahsis etmek, rahmet)
003.129        oysa göklerdeki ve yeryüzündeki her şey Allah'a aittir: O,
dilediğini (limenyeşaaaau) affeder, dilediğini (menyeşaaaau)
cezalandırır; ve Allah, çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.
(dilek, magfiret, azab)
003.179        [Ey hakikati inkar edenler!] Müminlerin sizin hayat
tarzınıza uymalarına göz yummak, Allah'ın istediği bir şey
değildir:  Sonunda Allah iyiyi kötüden ayıracaktır. Ve Allah,
insan idrakini aşan şeyleri kavrama gücünü size verecek değildir:
[Bunun için] Allah, elçileri arasından dilediğini (menyeşaaaau)
seçer. Öyleyse Allah'a ve elçilerine inanın; zira eğer O'na
inanır ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız o zaman
bilin ki, sizi muhteşem bir karşılık beklemektedir.
(dilek, secmek)
004.048        ŞÜPHESİZ Allah, dilediği (limenyeşaaaau) kimselerin daha
hafif günahlarını  bağışladığı halde, Kendisine ortak
koşulmasını asla bağışlamaz: zira Allah'a ortak koşanlar,
gerçekten korkunç bir günah işlemiş olurlar.
(dilek, magfiret, sirk=ortak kosmak)
004.049        Kendilerini tertemiz sayanların farkında değil misin?
Hayır, aksine Allah dilediğini (menyeşaaaau) temize çıkarır ve
kimseye kıl kadar zulum yapılmaz.
(dilek, temize cikarmak, zulum)
004.090        eğer bir anlaşma ile bağlı bulunduğunuz insanlarla
ilişkisi olanlardan veya size yahut kendi kavimlerine savaş açmak
[fikrin]den kalplerine ürküntü geldiği için size yaklaşanlardan
değillerse. Halbuki Allah onları dileseydi (velevşaaaaellahu),
mutlaka size savaş açarlardı. Ama onlar sizi bırakır, savaş
açmaktan vazgeçer ve barış teklif ederlerse, Allah onlara zarar
vermenize müsaade etmez.
(kavim, dilek, saldirmak)
004.116        ALLAH, Kendisinden başka birine ilahlık
yakıştırılmasını asla bağışlamaz, [ama] dilediği
(limenyeşaaaau) kimsenin daha hafif günahlarını bağışlar:
Çünkü Allah'ın yanısıra başkasına ilahlık yakıştıranlar
şiddetli bir sapıklığa düşmüş kimselerdir.
(magfiret, sirk, dilek)
004.133        O, eğer dilerse (inyeşe’), ey insanlar, sizi yok edip
[yerinize] başka varlıklar geçirebilir: Çünkü Allah bunu yapmaya
gerçekten muktedirdir.
(dilek, bitirmek=yuzhib, baskasini getirmek, kadr)
005.017        "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir!" diyenler hakikati inkar
ederler. De ki: "Eğer Meryem oğlu İsa'yı ve o'nun annesini ve
yeryüzündeki herkesi onların tümünü helak etmek isteseydi kim
Allah'a mani olabilirdi? Zira, göklerin ve yerin ve onlar arasında
bulunan her şeyin hükümranlığı Allah'a aittir; O dilediğini
(maayeşaaaau) yaratır: ve Allah her şeye kâdirdir!"
(dilek, halk etmek, hersey, kadr)
005.018        [Hem] Yahudiler ve [hem de] Hristiyanlar, "Biz Allah'ın
çocuklarıyız, ve O'nun sevgili kulları!" derler. De ki: "Öyleyse,
Allah, neden günahlarınızdan dolayı size azap çektirsin? Hayır,
siz O'nun yarattığı insanlardan başka bir şey değilsiniz! O,
dilediğini (limenyeşaaaau) bağışlar ve dilediğine (menyeşaaaau)
azap çektirir: Zira göklerde ve yerde ve ikisi arasında bulunan her
şey üzerindeki hükümranlık Allah'a aittir ve bütün yolculuklar
O'nda nihayet bulur."
(dilek, magfiret, azab)
005.040        Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı
Allah'ındır? O, dilediğini (menyeşaaaau) cezalandırır,
dilediğini (limenyeşaaaau) bağışlar: Zira Allah her şeye
kâdirdir.
(dilek, azab, magfiret, hersey, kadr)
005.048        Ve sana, [ey Peygamber], hakikati ortaya koyan bu ilahî
kelâmı, geçmiş vahiylerden bu/güne kalanı tasdik edici ve içinde
hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öyleyse,
[ey Peygamber,] geçmiş vahyin izleyicileri arasında Allah'ın
indirdiklerine uygun olarak hüküm ver, ve sana gelmiş olan hakikati
terk ederek onların mesnedsiz görüşlerine uyma. Biz, her biriniz
için [farklı] bir sistem ve [farklı] bir hayat tarzı belirledik.
Eğer Allah dileseydi (velevşaaaaellahu), hepinizi bir tek ummet
yapardı: ama indirdikleri aracılığıyla sizi sınamak için. O
halde hayırlı işlerde yarışın! Hepinizin dönüşü Allah'adır;
o zaman Allah, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size
gösterecektir.
(dilek, ummet, cikarmak, sinamak)
005.054        Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer imanınızı kaybederseniz,
Allah, zaman içinde [sizin yerinize] O'nun sevdiği ve O'nu seven
insanlar geçirecektir; müminlere karşı alçak gönüllü, hakikati
inkar edenlere karşı onurlu; Allah yolunda üstün çaba gösteren ve
kendilerini kınayabilecek kimselerin kınamasından korkmayan
[insanlar]: Bu, Allah'ın dilediğine (menyeşaaaau) bağışladığı
lütfudur. Allah (lütfunda) sınırsızdır ve her şeyi bilendir.
(dilek, lutuf=fazl)
005.064        Yahudiler, "Allah'ın eli sıkıdır" derler. Sıkı olan
onların elidir: Ve bu iddialarından dolayı [Allah tarafından]
lânetlenmişlerdir.  Tersine, O'-nun elleri sonuna kadar açıktır:
O, [lütfunu] dilediği (keyfeyeşaaaau) gibi dağıtır. Ama [ey
Peygamber,] Rabbin tarafından sana indirilen her şey, onların
çoğunu kibirli küstahlıklarında ve hakikati inkarda daha inatçı
yapacaktır. Böylece biz, Kitâb-ı Mukaddes'in takipçileri arasına
Mahşer Günü'ne kadar [sürecek] kin ve nefret tohumları saçtık:
ne zaman savaş ateşi yaksalar Allah onu söndürür; ve onlar
yeryüzünde yozlaşmayı ve çürümeyi arttırmak için ellerinden
geleni yaparlar: Allah ise yozlaşmaya ve çürümeye yol açanları
sevmez.
(dilek, vermek)
006.035        Eğer hakikati inkar edenlerin sana sırtlarını dönmeleri
seni sıkıntıya sokuyorsa ve o nedenle onlara [daha ikna edici] bir
mesaj getirmek için yerin dibine inebilecek yahut merdivenle göğe
yükselebilecek durumda isen, [durma yap;] ama [unutma ki] eğer Allah
dileseydi (velevşaaaae) onların tümünü [Kendi] rehberliği
altında toplardı. O halde, sakın [Allah'ın yollarını] görmezden
gelmeye çalışma.
(dilek, hidayet)
006.039        Mesajlarımızı yalanlayanlar, zifiri karanlığa gömülmüş
sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse (menyeşaaaaillahu) onu
saptırır; ve dilediğini (vemenyeşaa’) de dosdoğru yola
yöneltir.
(dilek, dalalet, siratel-mustakim)
006.041        Hayır, aksine yalvarışınız yalnız O'nadır, bu durumda O,
eğer dilerse (inşaaaae) sizi Kendisine yalvarmaya yönelten o
[bela]yı giderir; ve [o zaman] Allah'tan başka ilahlık
yakıştırdığınız her şeyi unutmuş olursunuz".
(dilek, belayi kaldirmak)
006.080        Ve [sonra] kavmi o'nunla tartışmaya girdi. [Bunun üzerine]
onlara: "Beni doğru yola ileten O iken benimle Allah hakkında hâlâ
tartışıyor musunuz? Ama O'ndan başka ilahlık
yakıştırdığınız hiçbir şeyden korkmuyorum, [zira hiçbir
kötülük bana dokunmaz] Rabbim dilemedikçe (enyeşaaae). Rabbim her
şeyi bilgisi ile kuşatır; peki bunu hiç düşünmüyor musunuz?
(sey, dilek, olmak)
006.083        İşte bu, kavmine karşı [kullanmak üzere] İbrahim'e
verdiğimiz muhakeme tarzımızdı: [çünkü] dilediğimiz
(menneşaaaau) kimseyi derecelerle yüceltiriz. Şüphe yok ki Rabbiniz
hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
(dilek, derecelere yukseltmek)
006.088        Bu, Allah'ın rehberliğidir: O, bununla kullarından kimi
dilerse (menyeşaaaau) onu doğru yola ulaştırır. Onlar, Allah'tan
başka şeylere ilahlık yakıştırmış olsalardı, o âna kadar
yaptıkları bütün [iyi] şeyler gerçekten boşa gitmiş olurdu:
(hidayet, dilek)
006.107        Eğer Allah dilemiş (velevşaaaaellahu) olsaydı onlar başka
hiçbir şeye ilahlık yakıştırmazlardı; Biz seni onların bekçisi
yapmadık ve sen onların yaptıklarından da sorumlu değilsin.
(dilek, sirk kosmak)
006.111        Biz onlara melekler göndermiş olsaydık ve ölüler
kendileriyle konuşmuş olsaydı, ve [hakikati kanıtlayabilecek] her
şeyi karşılarına çıkarıp önlerinde bir araya toplamış
olsaydık [bile], Allah dilemediği (enyeşaaaaellahu) sürece yine
inanmazlardı. Ama onların çoğu [bundan] tamamen habersizdir.
(iman etmek, dilek)
006.112        VE İŞTE böylece, Biz, hem insanlar hem de görünmez
varlıklar içinden zihin çelmeyi amaçlayan yaldızlı/parlak
yarı-hakikatleri birbirlerine fısıldayan şeytanî güçleri her
peygambere düşman kıldık. Ama Rabbin dilemedikçe (velevşaaaae)
onlar bunu yapamazlardı: o halde, onlardan ve onların mesnedsiz
hayallerinden uzak durun!
(dilek, yapmak)
006.128        ALLAH, onları[n tümünü] bir araya topladığı o Gün, "Ey
görünmez [şeytanî] varlıklar ile yakınlık içinde olanlar! Siz
[diğer] birçok insanı tuzağa düşürdünüz!" [diyecektir]. Onlara
yakın olan insanlar [ise,] "Ey Rabbimiz! Biz [hayatta] birbirimizin
arkadaşlığından yararlandık; ama [artık] süremizin sonuna geldik
-Senin bizim için tayin ettiğin sürenin- [ve artık yolumuzun
yanlışlığını görüyoruz!]" diyecekler. [Ama] O, "Sizin
kalıcı-yurdunuz ateş olacak, Allah aksini dilemedikçe
(maaşaaaaellahu)!"  diyecektir. Şüphe yok ki Rabbin hikmet
sahibidir, her şeyi bilendir.
(dilemedikce, hikmet)
006.133        Ve yalnızca Rabbindir Kendi kendine yeterli, sınırsız
merhamet sahibi. O, dilerse (inyaşe’) siz[in varlığınız]a son
verebilir ve daha sonra dilediğini (maayeşaaaau) sizin yerinize
geçirebilir, tıpkı sizi başka insanların soyundan var ettiği
gibi.
(dilek, sona erdirmek, kavim,z urriyyet, insa etmek)
006.137        Ve aynı şekilde Allah'a ortak koştukları varlıklara veya
güçlere olan inançları, Allah'tan başka şeylere ilahlık
yakıştıranların çoğuna çocuklarını öldürmelerini [bile]
güzel gösterir ve böylece onları yok olmaya ve inançlarında
şaşkınlığa götürür.  Ama yine de Allah dilemeseydi
(velevşaaaaellahu) bütün bunları yapmazlardı: o halde onlardan ve
onların bütün iftiralarindan uzak dur!
(dilek, yapmak, iftira)
006.148        ALLAH'TAN başka şeylere ilahlık yakıştırmaya
şartlanmış olanlar, "Eğer Allah dileseydi (velevşaaaaellahu)
O'ndan başkasına ilahlık yakıştırmazdık; atalarımız da [öyle
yapmazdı]; ve [O'nun izin verdiği] hiçbir şeyi de yasaklamazdık"
derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da böyle yaparak
yalanladılar, tâ ki azabımızı tadıncaya kadar! De ki: "Bize
sunabileceğiniz [kesin] herhangi bir bilgiye sahip misiniz? Siz sadece
[başka insanların] zanlarına uyuyorsunuz ve kendiniz tahminde
bulunmaktan başka birşey yapmıyorsunuz."
(dilek, ilm, zan, tekzib=yalanlamak)
006.149        De ki: "Öyleyse [bilin ki] yalnız Allah katındadır [her
hakikatin] kesin delili; O eğer dileseydi (felevşaaaae) tümünüzü
doğru yola yöneltirdi".
(huccetul-baliga=kesin delil, hidayet, hepiniz)
007.019        Ve [Sana gelince] Ey Âdem, sen ve eşin, yerleşin bu
bahçede; ve yiyin, dilediğinizden (şi’tumaa); ama sakın şu
ağaca yaklaşmayın, yoksa zalim kimselerden olursunuz!"
(yemek, dilek, zulm)
007.089        "Çünkü, bakın, kalkıp yeniden sizin milletinize dönecek
olsaydık -hem de Allah bizi ondan kurtardıktan sonra- o zaman,
Allah'a düpedüz yalan yakıştırmış olurduk. Rabbimiz Allah
dilemediği (enyeşaaaaellahu) sürece, bizim sizin yolunuza dönmemiz
asla doğru olmaz. Rabbimiz sınırsız bilgisiyle her şeyi
kuşatmıştır; biz de güvenimizi Allah'a bağlamışız. Ey
Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında hak neyse, ortaya çıkar;
çünkü hakkı ortaya çıkaranların en hayırlısı Sensin!"
(millet, dilek, donmek, ilm, hersey)
007.100        Öyleyse, önceki kuşakların izinden yeryüzüne varis
olanlar için (şu gerçek) hâlâ ortaya çıkmadı mı, eğer
dileseydik (enlevneşaaaau) kendi günahları yüzünden onları [da]
pekala çarpabilirdik; hem de [hakikati] işitmesinler diye kalplerine
mühür basarak!
(dilek, gunah, musibet)
007.128        [ve] Musa kendi kavmine: "Yardım için Allah'a sığının ve
[dar günde] sabırlı olun" dedi, "Bilin ki, bütün bir yeryüzü
Allah'a aittir: onu, kullarından kimi dilerse (menyeşaaaau) ona miras
bırakır; ve gelecek Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip
olanlarındır!"
007.155        Sonra Bizim belirlediğimiz bir vakit (ve yere) gelmek [ve
bağışlanma için dua etmek üzere] kavminden yetmiş kişi seçti.
Ve işte o zaman onları bir sarsıntı yakaladığında, "Ey Rabbim!"
diye duada bulundu, "Eğer dileseydin (şi’te), daha önce de onları
yok ederdin ve [onlarla beraber] beni de. İçimizden birtakım dar
kafalıların yaptıklarından ötürü bizi yok edecek misin [şimdi]?
[Bütün] bunlar Senin bir sınamandan başka birşey değil; ki onunla
dilediğinin (menteşaaaau) sapmasına fırsat verir, dilediğine
(menteşaaaau) de hidayet edersin. Bizim velîmiz/yakınımız sensin:
öyleyse bizi bağışla, bize acı, çünkü bağışlayanların en
hayırlısı sensin!
007.156        Bizim için bu dünyada da, ahirette de iyi ve güzel olanı
yaz. Bak işte, pişmanlık içinde Sana yöneldik!"[Allah] şöyle
karşılık verdi: "Azabıma dilediğim (meneşaaaau) kimseyi
uğratabilirim, ama rahmetim her şeyi kuşatır, bunun içindir ki onu
Bana karşı sorumluluk bilincine sahip olan, arınmak için verilmesi
gerekeni veren ve ayetlerimize inanan kimselere pay olarak
ayıracağım;
007.161        Hani, size şöyle dendiği zaman[ı hatırlayın]: "Bu ülkede
yerleşin ve oranın ürünlerinden dilediğiniz (şi’tum) gibi
yararlanın; ve (bunu yaparken) "Bizden günahlarımızın yükünü
kaldır!" diye niyaz edin. Ve alçak gönüllülükle (şehrin)
kapı(sın)dan girin; [ki, böylece] sizin günahlarınızı
bağışlayalım [ve] iyilik yapanları kat kat ödüllendirelim!"
007.176        İmdi, Biz eğer dileseydik (velevşi’naa), onu ayetlerimizle
yüceltir, üstün kılardık: fakat o hep dünyaya sarıldı ve
yalnızca kendi arzu ve heveslerinin peşinden gitti. Bu bakımdan,
böyle birinin durumu [kışkırtılan] bir köpeğin durumu gibidir:
öyle ki, onun üzerine korkutarak varsan da dilini sarkıtıp hırlar,
kendi haline bıraksan da. Bizim ayetlerimizi yalanlamaya kalkan
kimselerin hali işte böyledir. Öyleyse, bu kıssayı anlat, ki belki
derin derin düşünürler.
007.188        [Ey Peygamber] de ki: "Allah dilemedikçe (maaşaaaaellahu),
kendime bir yarar sağlamak ya da kendimden bir zararı uzaklaştırmak
benim elimde değil. Eğer insan kavrayışının ötesinde olanı
bilseydim, muhakkak ki, bahtiyarlık adına ne varsa ondan payıma daha
çoğu düşerdi ve kötülük asla yaklaşamazdı bana. (Ama) ben
sadece bir uyarıcıyım ve inanan bir topluma iyi haberler getiren bir
müjdeci".
008.031        Ve kendilerine her ne zaman ayetlerimiz ulaştırılsa, "Biz
[bütün bunları] önceden de işitmiştik," derlerdi, "dilersek
(levneşaaaau), şüphesiz, biz [kendimiz] de bu tür sözler
düzebiliriz: eski zamanlara dair masallardan başka bir şey değil,
bunlar!"
009.015        Kalplerindeki öfkeyi yatıştıracak. Ve Allah dilediğine
(menyeşaaaau) merhametle yönelir ve bağışlar; çünkü Allah
doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen mutlak ve sınırsız bilgi
sahibidir.
009.027        Ama bütün bunlara rağmen, Allah dilediğini (menyeşaaaau)
merhamet edip bağışlayacaktır; çünkü Allah çok
acıyan-esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır!
009.028        SİZ EY imana erişenler! Bilin ki, Allah'tan başkalarına
tanrılık yakıştıranlar düpedüz kirlenmiş kimselerdir; bu
yüzden bu yıldan sonra artık Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar.
Eğer yoksul düşmekten kaygı duyuyorsanız, o zaman [bilin ki],
Allah, dilerse (inşaaaae) sizi bolluk ve cömertliğiyle zengin
kılacaktır: Çünkü Allah mutlaka doğru hüküm ve hikmetle
edip-eyleyen sınırsız bilgi sahibidir!
010.016        De ki: "Allah [başka türlüsünü] dileseydi
(levşaaaaellahu), size bu [ilahî kelâmı] okuyup duyurmazdım; O da
size ulaştırmazdı onu. Gerçek şu ki, bu [vahiy bana gelmezden]
önce bir ömür boyu aranızda bulundum: öyleyse, yine de aklınızı
kullanmayacak mısınız?"
010.025        (BÖYLE yapmakla) [bilin ki] Allah, [insanı] huzur ve
güvenlik ortamına çağırmakta ve dileyeni (menyeşaaaau) dosdoğru
bir yola yöneltmektedir.
010.049        [Ey Peygamber] de ki: "Allah dilemedikçe (maaşaaaaellahu),
ben kendim ne bir zararı önleyecek ne de kendime bir yarar
sağlayabilecek güçteyim. Her ümmet için bir süre belirlenmiştir:
süreleri son bulunca, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de
çabuklaştırabilirler".
010.099        [İşte bunun gibi] Rabbin eğer öyle olmasını dileseydi
(velevşaaaae-rabbuke?), yeryüzünde yaşayan herkes topyekun imana
erişirdi: Hal böyleyken, insanları inanıncaya kadar
zorlayabileceğini mi sanıyorsun,
010.107        Ve [bil ki,] eğer senin başına Allah bir darlık, bir
sıkıntı saracak olsa, O'ndan başka onu giderecek yoktur: Ve eğer
hakkında hayır irade ederse (veinyuridke), O'nun lütuf ve
cömertliğini engelleyebilecek kimse de yoktur; O lütuf ve
cömertliğini kullarından dilediğine (menyeşaaaau) nasip eder.
Çünkü çok acıyan-esirgeyen gerçek bağışlayıcı O'dur.
011.033        "Eğer dilerse (inşaaaae)" dedi, "onu size ancak Allah
getirebilir ve siz de yakanızı kurtaramazsınız:
011.087        "Ey Şuayb!" dediler, "(Şu) senin dua [alışkanlığın] mı,
atalarımızın tapınageldiği şeyleri bırakmamız ve malımız
mülkümüz üzerine dilediğimizi (maaneşaaaau) yapmaktan vazgeçmek
yönünde bizi uyarmanı zorunlu kılıyor? Çünkü, [biz] sen[i]
aslında yumuşak başlı, aklı başında biri [olarak biliriz].
011.107        (Ve) Rabbin aksini dilemedikçe (maaşaaaae-rabbuke?), gökler
ve yer yerinde durduğu sürece orada kalacaklar: çünkü, irade
ettiğini (yuriidu) yapan (Allah')tır, senin Rabbin.
011.108        Bahtiyar olanlara gelince, onlar [da dünyada yaptıklarından
ötürü] cennette [yaşayacak] ve Rabbin bunun aksini dilemedikçe
(maaşaaaae-rabbuke?), gökler ve yer yerinde durduğu sürece
-bitmeyen bir lütfun sonucu olarak- orada kalacaklar.
012.056        İşte böyle emin bir yer sağladık Yusuf'a (o) ülkede;
öyle ki, dilediği (yeşaaaau) yerde konaklayabilirdi. Biz rahmetimizi
dilediğimize (menneşaaaau) nasip ederiz, ama iyilik yapanların hak
ettiği karşılığı vermekten de geri durmayız.
012.076        Bunun üzerine [kovuşturma için Yusuf'un yanına
getirildiler,] Yusuf, arama işine küçük kardeşi [Bünyamin]in
yükünden önce üvey kardeşlerinin yüklerinden başladı; ve
sonunda kupayı  (küçük) kardeşinin yükünde bulup çıkardı.
Yusuf için Biz olayları işte böyle düzenledik; Allah (böyle)
dilemeseydi (Allah’ın dilemesi hariç) (enyeşaaaaellahu), Kral'ın
yasalarına göre, [Yusuf] kardeşini [başka türlü] alıkoyamazdı.
Biz dilediğimiz (menneşaaaau) kimseyi (bilgice) yüksek düzeylere
çıkarırız, fakat her bilgi sahibinin üstünde her şeyi bilen
(Allah) var-dır.
012.099        VE SONRA [hep birlikte Mısır'a varıp] Yusuf'un yanına
çıktıklarında (Yusuf): "Allah dilerse (inşaaaaellahu) Mısır'a
güvenlik ve huzur içinde girip yerleşin!" diyerek ana-babasını
bağrına bastı.
012.100        Ve ana-babasını en yüksek onur katına çıkardı; ve
onlar[ın hepsi] O'nun önünde hürmet ve tazimle yere kapandılar.
Bunun üzerine [Yusuf:] "Ey babacığım!" dedi, "Vaktiyle gördüğüm
rüyanın gerçek anlamı buydu demek; ve Rabbim onu gerçekleştirdi.
O beni hapisten çıkarmakla ve Şeytan benimle kardeşlerimin
arasını açtıktan sonra sizi[n hepinizi] çölden çıkar[arak bana
ulaştır]makla bana lütfetti. Gerçek şu ki, benim Rabbim, dilediği
(limaayeşaaaau) şeyleri akıl-sır yetmez yollarla gerçekleştirir.
Çünkü O doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen mutlak ve
sınırsız bilgi sahibidir.
012.110        [Önceki elçilerimizin hepsi uzun süre zulüm ve baskıya
uğramışlardır;] nihayet bu elçiler neredeyse bütün ümitlerini
kaybettikleri ve büsbütün yalancılıkla damgalandıklarını
gördükleri bir sırada Bizim yardımımız kendilerine
ulaşmıştır; ve böylece dilediğimizi (menneşaaaau)
kurtarmışızdır [hakkı inkar edenleri ise yok etmişizdir]:
çünkü azabımız günaha gömülüp gitmiş insanlardan asla geri
çevrilemez.
013.013        gök gürlemesi O'nun sınırsız kudret ve yüceliğini
övgüyle anmakta; melekler de korku ve sakınma içinde bunu
yapmaktalar. Ve O yıldırımları gönderip onlarla dilediğini
(menyeşaaaau) çarpmaktadır. (Hal böyleyken) onlar yine de Allah
hakkında tartışıp duruyorlar; hem de O('nun), kavranamaz ince ve
derin planını gerçekleştirmek için sınırsız bir kudrete sahip
olduğu ortada olduğu halde!
013.026        RIZKI dilediğine (leminyeşaaaau) bolca, [dilediğine√]
sınırlı ölçüde veren Allah'tır. Hal böyleyken, [bol rızık
verilenler] dünya hayatıyla sevinirler; oysa, ahiret hayatı yanında
dünya hayatı yalnızca geçici bir doyumdan, bir avuntudan ibarettir.
013.027        İMDİ, [Peygamber'in getirdiği mesajın] doğruluğunu inkar
edenler, "Ona Rabbinden mucizevî bir alamet indirilmeli değil miydi?"
diyorlar. Sen de şöyle de: "Bilin ki, [sapmayı] dileyeni
(menyeşaaaau) saptıran da, O'na yöneleni hidayete erdiren de,
şüphesiz Allah'tır;
013.031        [Onlar] kendisiyle dağların yürütüldüğü, yeryüzünün
yarılıp açıldığı, ölülerin konuşturulduğu [ilahî] bir metin
[dinlemiş olsalardı ona da inanmazlardı]! Oysa, olacak olan her
şeye karar verme gücü yalnızca Allah'a aittir. Peki, inananlar
hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah öyle olmasını dileseydi
(levyeşaaaau?llahu) bütün insanlığı doğru yola yöneltirdi?
Fakat, o hakkı inkara şartlanmış olanlara gelince, işledikleri
kötülüklerden ötürü, böylelerinin başlarına her an beklenmedik
bir felaket çullanmaktan ya da yurtlarının yanına-yakınına
inmekten geri kalmaz, tâ ki Allah'ın verdiği söz yerine gelinceye
kadar; gerçek şu ki, Allah verdiği sözü yerine getirmekten asla
geri durmaz!
013.039        Allah [önceki mesajlarından] dilediğini (maayeşaaaau)
yürürlükten kaldırır, [dilediğini√] bırakır, pekiştirir,
çünkü vahyin kaynağı O'nun katındadır.
014.004        BİZ HER ELÇİYİ, mutlaka kendi kavminin lisaniyla
[vahyedilmiş bir mesajla] gönderdik ki, [hakkı] onlara açık (ve
dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; artık bundan sonra Allah
[sapmayı] dilediğini (menyeşaaaau) sapıklık içinde bırakır,
[doğru yolu tutmayı] dilediğini (menyeşaaaau) de hidayete erdirir,
çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en yüce iktidar
sahibi O'dur.
014.011        Elçileri onlara: "Doğru, biz de sizler gibi sadece ölümlü
kimseleriz" diye cevap verdiler, "ama işte Allah nimetini kullarından
dilediğine (menyeşaaaau) bahşeder. Ayrıca, Allah'ın izni
olmadıkça, [görevimiz hakkında] bir delil getirmek bizim harcımız
değildir. Bu hususta inananlar yalnızca Allah'a güvenmelidirler.
014.019        GÖRMÜYOR MUSUN(UZ), gökleri ve yeri belli bir [içsel]
gerçekliğe göre yaratan Allah'tır? Dilerse (inyeşe’) sizi
ortadan kaldırır ve [yerinize] yeni bir yaratılmışlar ummeti
getirir:
014.027        Allah, imana erişenlerin durumunu sapasağlam ve dosdoğru bir
sözle, hem dünya hayatında ve hem de ahirette sağlamlaştırır;
haksızlık yapanları ise, Allah sapıklık içinde bırakır;
çünkü Allah dilediğini (maayeşaaaau) yapar.
016.002        O (ki,) kullarından dilediğine (menyeşaaaau): "[bütün
insanları] uyarın ki, Benden başka tanrı yok, öyleyse Bana karşı
kendinizi uyanık bir bilinç ve duyarlık içinde tutun!" buyruğunu
ulaştırmaları için melekleri vahiyle indirir.
016.009        Ve [sizin yaratıcınız O olduğu için] size yolun doğrusunu
göstermek de Allah'a düşer; çünkü o yoldan sapıp da yolunu
kaybeden [çok insan] var. Oysa, Allah dileseydi (velevşaaaae) sizin
hepinizi doğru yola çıkarırdı.
016.031        İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedî
mutluluk, esenlik bahçelerine girecekler ve orada ne dilerlerse
(maayeşaaaau)  bulabilecekler.Allah, Kendisine sorumluluk bilinciyle
bağlananları işte böyle ödüllendirecektir.
016.035        Allah'tan başkalarına tanrısal nitelikler yakıştıran
kimseler: "Eğer Allah dileseydi (levşaaaaellahu)," diyorlar, "ne biz,
ne de atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye kulluk etmez, O'nun
buyruğu hilafına hiçbir şeyi yasaklamazdık."Onlardan önce gelip
geçen [inkarcılar] da tıpkı böyle demişlerdi; peki, bu durumda
elçilere, [kendilerine indirilen mesajı] açık açık bildirmekten
başka ne düşer?
016.093        Çünkü, Allah dileseydi (velevşaaaaellahu) şüphesiz
hepinizi bir tek ümmet yapardı;  ama dilediğini (menyeşaaaau)
saptırıp, dilediğini (menyeşaaaau) de doğru yola yöneltiyor; Ve
şüphesiz, yaptığınız her şeyden ötürü sorguya
çekileceksiniz!
017.018        Kim ki, bu geçici hayatı irade ederse (yuriidu), irade
ettiğimiz (nuriidu) kimseye dilediğimiz (maaneşaaaau) kadar, hemen
veririz; ama sonra onun payını cehennem kılarız ki oraya
kınanmış ve kovulmuş olarak katlanmak zorunda kalacaktır!
017.030        Şüphesiz dilediğine (limenyeşaaaau) rızkı bolca,
[dilediğine√] de ölçülü-idareli veren senin Rabbin'dir. Ve
kullarının durumunu bütün açıklığıyla görerek haberdar olan
da O'dur.
017.054        Rabbiniz ne olduğunuzu, [neye layık olduğunuzu] tam olarak
bilmektedir: dilerse (inyeşe’) size merhamet eder, dilerse
(inyeşe’) cezalandırır sizi.Bunun içindir ki [ey Peygamber,] seni
[insanların] yazgılarına karar verme yetkisiyle göndermedik;
017.086        Ve eğer dileseydik (şi’naa), sana ne ki vahyettiysek
(hepsini) giderirdik; ve o zaman sen de seni Bize karşı kayıracak
kimse bulamazdın.
018.024        (bunu) ancak "Eğer Allah dilerse (enyeşaaaaellahu)"
[sözcüğüyle birlikte söyle].  Ve bunu unutursan [hatırladığın
zaman] Rabbini anarak de ki: "Umarım ki Rabbim beni doğru olana
bundan daha yakın olan bir bilgi ve duyarlık düzeyine eriştirir!"
018.029        Ve de ki: "(Bu) hak, Rabbinizden [gelmiş]tir: Artık ona
dileyen (femenşaaaae) inansın, dileyen (vemenşaaaae) reddetsin".
Gerçek şu ki, Biz, [sunduğumuz hakikati teperek kendi kendilerine]
yazık edenler için dalga dalga yükselen alev katmanlarıyla onları
çepeçevre kuşatacak bir ateş hazırladık; öyle ki, onlar su
istediklerinde ergimiş kurşunu andıran ve yüzlerini kavuran bir su
verilecek onlara: ne korkunç bir sudur o ve ne kötü bir duraktır
orası!
018.039        Ve [devamla,] "Yazık, keşke bahçene girerken Allah'ın
dilediği (maşaaaaellahu) [olur, çünkü] yaratıcı güç ancak
Allah'ın elindedir' deseydin! Mal ve evlatça, gördüğün gibi,
senden daha güçsüz isem de
018.069        [Musa:] "Allah dilerse (inşaaaaellahu), beni sabırlı biri
olarak bulacaksın" dedi, "ve ben hiçbir konuda sana uyumsuzluk
göstermeyeceğim!"
018.077        Ve bunun üzerine yeniden yola koyuldular; derken, bir kasaba
halkıyla karşılaştılar; onlardan yiyecek bir şeyler istediler;
ama bu ahali onlara konukseverce davranmaya hiç yanaşmadı. Ve bu
[kasabada] yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler; [bilge kişi]
onu hemen onarıverdi; [Musa bunu görünce:] "Eğer dileseydin
(?levşi’te), [hiç değilse, yaptığın] bu iş için bir ücret
alabilirdin" dedi.
021.009        Sonuç olarak, Biz o'nlara verdiğimiz sözü yerine getirdik
ve bunun için kendilerini ve dilediğimiz (menneşaaaau) kimseleri
kurtardık; ama kendi kendilerini ziyan edenleri ise yok ettik.
022.005        EY İNSANLAR! Ölümden sonra kalkış [olgusun]dan
şüphedeyseniz, o zaman, [hatırlayın ki,] Biz, gerçekten de sizi[n
her birinizi] topraktan, sonra bir döl suyu damlasından, sonra
döllenmiş hücreden, sonra (temel unsurları ve istidatlarıyla)
tamamlanmış ama (bütün ögeleriyle) henüz tamamlanmamış bir
ceninden yarattık ki, size [menşeinizi böylece] açıklayalım.Ve
[doğmasını] dilediğimizin (maaneşaaaau), [annesinin] rahminde
[Bizce] belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız; sonra sizi
çocuk olarak dünyaya getirir ve [yaşamanıza imkan veririz];
böylece [bazılarınız] olgunluk çağına erişir; öyle ki,
kiminize [daha çocukluk çağında] ölüm tattırılırken, kiminiz
de yaşlılığın öyle düşkün çağlarına eriştirilir ki,
bildiğini bilmez olur. Ve [sen, ey insanoğlu, ölümden sonra
kalkıştan şüphe ediyorsan, düşün ki:] bir bakıyorsun yeryüzü
kupkuru; ama ona su indirdiğimizde, (bir de bakıyorsun) canlanıp
kabarmış ve her türden güzel ekinler ortaya koymuş!
022.018        [EY İNSANOĞLU,] göklerde ve yerde var olan her şeyin,
-güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların ve
hayvanların- Allah'ın (kudret ve yüceliği) önünde yere
kapandığını görmüyor musun? Ve insanlardan bir nicesi [Allah'a

1 yorum:

Halife Abdulhamid II'nin duasinin duzeltilmis hali:

" Allahım helal etmiyorum!   Şahsımı değil, ümmetimi bu hale getirenlere, hakkımı helal etmiyorum! Beni, benim için lif lif yolsalar, c...